Birçok şirket sürdürülebilirlik yolculuğuna başladı. 2024’te asıl zorluk, en fazla etkiyi yaratacak inovasyonlara öncelik vermek olacak.
Sürdürülebilir teknoloji, çevreye olduğu kadar kârlılığa da fayda sağlayan, hızla ilerleyen bir harekettir. Kısa bir süre önce sürdürülebilir teknolojiyi 2024 yılı için en önemli stratejik teknolojilerden biri olarak belirleyen Gartner, CIO ücretlerinin dörtte birinin yakında sürdürülebilir teknoloji etkilerine dayanacağını öngörüyor. Sürdürülebilirliği artırma yarışında ise işletmeler giderek daha fazla sayıda seçenekle karşı karşıya kalıyor.
İşte 2024’te en büyük etkiye sahip olacak sürdürülebilir teknoloji trendlerinden ve zorluklarından bazıları.
Üretim boyunca otomasyonun geliştirilmesi
Ürünlerin, yazılımların ve verilerin sektörler arasında artan yakınlaşması, işletmelerin hem ürün tasarımında hem de üretim sürecinde karbon ayak izini azaltmaları için değerli fırsatlar yarattı. Otomasyon, tüm biçimleriyle, bu sürdürülebilirlik faydalarının geniş ölçekte sağlanmasında kritik bir rol oynuyor.
Pek çok işletme, robotik süreç otomasyonu (RPA) ve dijital süreç otomasyonu (DPA) gibi otomasyon stratejilerinden yararlanmaya başladı ancak daha da ileri gidebilirler. Hiperotomasyon, güç tüketimi ve atıkların azaltılması da dahil olmak üzere çeşitli ölçümlerde daha fazla verimlilik vaat eden bir sonraki sınır.
Örneğin önde gelen bir FMCG tedarikçisi, üretim sürecindeki anormallikleri ve arızaları tespit etmek ve önlemek için yapay zekâ tabanlı bir sistem geliştirdi. Bu sistem dünya çapında 800’den fazla üretim hattında kullanılıyor. Döngü sürelerini yüzde 15’e kadar kısaltırken şirketin karbon ayak izini de büyük ölçüde azaltıyor. Verimliliği artırmanın yanı sıra, bu otomasyon uygulaması aynı zamanda arıza süresini ve israfı da azaltabilir çünkü otomatik sistem anormallikleri gerçek zamanlı olarak tespit eder ve ardından montaj hattındaki etkilenen elemanı tanımlar, izole eder ve sorunlarını giderir. Bu sistem, doğrudan müdahale gerektirmediği ve gerçek zamanlı müdahale edebildiği için, normalde birkaç dakika süren bir üretim aksaklığında oluşabilecek ürün hasarlarını önler.
Yapay zekâ ve otomasyon – Sürdürülebilirlik avantajlarını ürün yaşam döngüsü boyunca genişletiyor
Otomasyon yalnızca sürdürülebilir üretimi iyileştirmez; sürdürülebilir tasarım hedeflerine ulaşmada önemli bir unsurdur. Otomasyon teknolojileri, yapay zekâ (AI) ve bulut gibi oyunun kurallarını değiştiren diğer teknolojilerle birleştirildiğinde, kuruluşların sürdürülebilirlik hedeflerine ürün yaşam döngüsünün çok daha erken bir aşamasında, yani tasarım sürecinin hemen başında ulaşmalarına yardımcı olabilir.
Yapay zekâ ve otomasyonun sürdürülebilirliği ürün yaşam döngüsüne nasıl dahil edebileceğine dair birkaç örnek var:
- Yerleşik IoT bileşenleriyle sera gazı (GHG) emisyonlarının izlenmesi ve modellenmesi
- Güvenlikten ödün vermeden sürdürülebilir iyileştirmelerin elde edilebilmesini sağlamak için bileşen düzeyinde güç tüketiminin otomatikleştirilmesi
- Daha hafif ürünler tasarlamak için gelişmiş yapay zekâ ve otomasyondan yararlanmak ve böylece ürün yaşam döngüsünün gelecekteki her aşamasında karbon ayak izini azaltmak
Otomasyon teknolojileri, özellikle blockchain ile birlikte kullanıldığında, sürdürülebilirlik çabalarını tedarik zincirine yayarak ortak kuruluşların aynı standartlara bağlı kaldığına dair görünürlük ve güvence sağlar.
Simülasyon buluşlara ilham verebilir mi?
Metaverse’ün işletmeler için değeri göz ardı edilemeyecek kadar büyük. Sürdürülebilirlik, metaevrende dijital ikiz simülasyonlarının, sanal eğitim programlarının ve Ar-Ge’nin giderek daha fazla benimsenmesinin en büyük faydalarından biri olarak ortaya çıkıyor. Örneğin, yüksek riskli sektörlerdeki sanal eğitim, kaynak ve ekipman kullanımını kolaylaştırmanın yanı sıra güvenlik ve performans sonuçlarını da iyileştiriyor.
2024 yılında karbonsuzlaştırmanın dijital ikiz teknolojisi için büyüyen bir itici güç olması bekleniyor. Örneğin, geleneksel olarak karbon yoğun bir sektör olan havacılık ve savunma endüstrileri, karbon ayak izini azaltmak amacıyla dijital ikiz teknolojisine yatırımı yüzde 40 artırdı. Pek çok kuruluşun karbonsuzlaştırma için hidrojen yakıtı ve elektrikli batarya kullanımını değerlendirdiği otomotiv endüstrisinde de benzer çabalar sürüyor.
Ancak dijital ikiz teknolojisinde mühendislerin, geliştirmenin ilk aşamalarında çeşitli senaryoları değerlendirmesi gerekiyor. Havacılık ve savunma firmalarının dörtte üçü, ürün geliştirme ve operasyonların en başından itibaren dijital ikizleri kullanmanın anında değer yarattığını düşünüyor. Mühendislerin tasarım sürecinin her adımını sanal olarak doğrulamasına olanak tanıyarak prototip oluşturmanın yanı sıra test süresini ve maliyetlerini de azaltıyor. Bunun ötesinde, teknoloji mevcut motorların verimliliğini artırabilir ve önemli miktarda karbon salınımını önlemek için kullanımı iyileştirebilir.
Sürdürülebilirlik ciddi zorluklarla karşı karşıya
Her işletme marjlarını iyileştirmek, verimliliği artırmak, atıkları ve enerji tüketimini azaltmak ister. Ancak, sürdürülebilirlik çabaları, bazı eyaletlerdeki işletmeler ve yasa koyucular arasında ESG karşıtı bir eğilim de dahil olmak üzere, birkaç farklı kesimden gelen bir geri tepmeyle karşı karşıya. Sürdürülebilir teknolojiler, otomotiv gibi karbon yoğun endüstrilerde yeni bir yol sunuyor; ancak bu yol, en azından başlangıçta artan maliyetlerle birlikte geliyor.
Fiyat duyarlılığı sürdürülebilirlik çabalarının önündeki bir diğer önemli zorluk. Hammadde maliyetlerindeki değişkenlik, küresel ekonomik belirsizliğin yaşandığı bir dönemde tedarik zincirini sıkıştırıyor. Bilgisayar yoğun uygulamaların kullanımı gibi bazı durumlarda, karbon etkileri netleştikçe çözümlerin kendisi de tartışmalara yol açıyor.
Sürdürülebilir teknolojiye yönelik bir diğer önemli tehdit siber güvenlikten kaynaklanıyor. Önceden manuel olan süreçler dijitalleştikçe ve sistemler birbirine daha fazla bağlandıkça, siber saldırı riski de artıyor. Örneğin imalat sektörü 2023’ün ilk yarısında önceki döneme kıyasla saldırılarda yüzde 53 artış yaşadı. Dijital üretimin sürdürülebilir inovasyonu desteklemeye devam edebilmesi için işletmelerin değişen dijital risk ortamına karşı daha dirençli olmaya yatırım yapması gerekiyor.
2024 ve sonrasında sürdürülebilir teknolojiler
Zorluklara rağmen kamuoyu, iklim çözümleri için bir güç olarak teknolojinin giderek daha fazla farkına varıyor ve onu destekliyor. Sürdürülebilir teknolojide inovasyonun hızı arttıkça sürdürülebilirlik, geleneksel iş süreçlerinin geliştirilmesinin yanı sıra yeni iş süreçlerinin kurulmasında da önemli bir etken olmaya devam edecek. Hızla gelişen teknoloji ortamında bu kadar çok seçenek varken işletmelerin ürettikleri değer ve sürdürülebilirliğin sunduğu rekabet avantajı konusunda dikkatli olmaları gerekiyor.
Birçok şirket sürdürülebilirlik yolculuğuna başladı. 2024’te asıl zorluk, en fazla etkiyi yaratacak inovasyonlara öncelik vermek olacak.