Karbon Nötr Öldü; Yaşasın Doğa Pozitif

Doğa pozitiflik üzerine halka açık kampanyalara yatırım yapılır ve markalar bu yönde sözcülüğü üstlenirse, gönüllü karbon piyasaları için de aslında doğa için doğru olanı yaparken, bir yandan da başlangıçta değerli olan kurtarılmış olacaktır. 

“Karbon nötr” teriminin ilk kez kullanılmaya başlanmasından bu yana binlerce şirket, birkaç yıl içinde karbon emisyonlarını dengelemek için planladıkları sayısız yolu özetleyen raporlar ve stratejiler yayınladı – örneğin pazarlama dostu dengeleme tercihi olarak ağaç dikme gibi. 

Ancak, bazılarına göre çevreyi kirletmek için ödeme yapmak olarak görülen bu eylemler her zaman tartışma konusu olmaya devam etti. Pek çok kişi de bu ağaçlardan herhangi birinin dikilip dikilmediğini de sorgular oldu. Dolayısıyla, emisyona karşılık gelen denkleştirilmiş krediler satın almaya dayanan “karbon-nötr endüstri”, aslında çözülmesine yardımcı olması gereken iklim krizini biraz anımsatan bir kriz içine girdi. 

Karbon-nötr çılgınlığı başladığında, ilk önce cesur ve çığır açıcı geldi. 1988’de, Allied Energy Services ve World Resource Institute, kömürle çalışan bir elektrik santralinden kaynaklanan emisyonları dengelemek için ilk projeyi başlattı. 1997’de 150’den fazla ülke, sera gazı (GHG) emisyonlarını sınırlamayı veya azaltmayı amaçlayan uluslararası bir anlaşma olan Birleşmiş Milletler‘in Kyoto Protokolü’nü imzaladı. Emisyon ticareti, anlaşmanın üç temel mekanizmasından biriydi – karbon uluslararası alanda tanınan bir emtia haline geldi ve karbon piyasası doğdu. 

2000’lerin başında, Sky Media ve Google gibi büyük şirketler, emisyonlarını dengeleyen veya karbon nötr hale gelen ilk şirketlerden bazıları oldu ve bu durum domino etkisi yaratarak iddialı hedefler açıklayan şirketlerin hızla artmasını sağladı. 

Bu öncü şirketlerin birçoğu güvenilirdi ve zengin ülkelerdeki çevreyi kirleten endüstrilerden ziyade daha fakir ülkelerdeki doğaya dayalı projeleri finanse etmek için büyük miktarlarda sermaye aktarmaya kararlıydı. Gönüllü karbon piyasasının, yerel topluluklara temiz ocaklar sağlamaktan biyoçeşitliliği korumaya kadar uzanan sosyal ve çevresel sorunları ele alan uluslararası projelere 5 milyar dolardan fazla kaynak aktardığı bildirildi. Pek çok yönden, karbon denkleştirmeleri sadece karbonu değil, sermayeyi yeniden dağıtma girişimiydi. 

Ancak o zamandan bu yana geçen yıllarda, karbonun gerçekte böyle çalışmadığını öğrendik. ‘Kirletme izni’ artık geçerli değil. Diğer sürdürülebilirlik alanlarında olduğu gibi, yıllar boyunca emisyonları yeniden dağıtmaya yönelik birçok dürüst ve iyi niyetli girişim, şirketlerin yeşil aklamaları (greenwashing) için mükemmel bir yem haline geldi. 

Örneğin, karbon denkleştirmeleri daha yoksul uluslara ekonomik kazanımlar sağlamanın faydasını vaat ederken, bazı durumlarda bu yerli toplulukların sömürülmesi haline dönüştü. Piyasadaki şeffaflığın yetersiz kalışı, aynı zamanda on yıldan daha eski ve çoğu emtia borsasında ticaret için uygun olmayan projelerin modası geçmiş denkleştirmelerinin satışına da yol açtı. 

Dolayısıyla bir zamanların parlayan denkleştirme piyasası gün geçtikçe daha karanlık hissediyor. Ancak bu çabaları toptan terk etmek değil nihai amaç. Karbon nötr kavramının gücünü hatırlamak önemli: 

  1. Halk, iklim eyleminin gerekliliğini anlıyor ve şirketlerin daha fazlasını yapmasını istiyor. Bu kabullenmenin oluşturulması on yıldan fazla sürdü; ve denkleştirmeye yatırım yapan her büyüklükteki birçok şirket için tüketicinin bu beklentisi onları motive ediyor. Bu çabaların hepsi isteğe bağlı ve yapılması için bir iş gerekçesine ihtiyaç var. Şirketlerin doğa için imzaladıkları çeklerin boyutu, itibar değerinin boyutuyla doğru orantılı. 
  1. Karbon denkleştirme projeleri, yerel toplulukların bilgi ve haklarına saygı duyduklarında, insanlara ve doğaya büyük meblağlar aktarmakta. Örneğin, Carbon Tanzania‘nın Hadza halkıyla ortaklaşa yürüttüğü projesinin, faaliyete geçtiği ilk 7 yılda, yılda tahmini ortalama 22.000 ton karbondioksit yakaladığı ve bunun topluma yaklaşık 500.000 dolar gelir sağladığı bildirildi. 

Bu yüzden hala birçok kişi dengelemeyi veya karbon nötrlüğü bırakmamız gerektiğine inanmıyor. Bazıları bu pazarın yok olmasına razı olabilir, çünkü yeşil aklama riski ve birçok denkleştirme planının kalitesiz olması, olumlu etkileri kaybetmekten daha büyük bir sorun. Ancak bunu yapmak, insanlara ve doğaya fayda sağlayan proje ve programlara yönelik büyük sermaye akışını da kesecektir. Oysa ki, doğa restorasyonu ve yenileyici tarım da dahil olmak üzere doğaya dayalı çözümlerde geçerli birçok seçeneğimiz var. 

Şu anda en geçerli alternatif de Doğa Pozitif (Nature Positive) gibi görünüyor. Bu fikir, hükümetlerin 2030 yılına kadar doğa kaybını durdurmak için acil eylemde bulunma talebiyle başladı ve bu, Aralık ayındaki UN Biodiversity Conference (COP 15)‘te 190’dan fazla ülkenin ilgili taahhüdüyle sonuçlandı. Dünya çapındaki yatırımcılar, doğaya dayalı çözümlerin iklim krizine uygulanabilir ve kazançlı bir çözüm sunduğu gerçeğinin farkına varıyor. Son beş yılda, doğal iklim çözümleri 21 milyar dolar yatırım aldı. 

“Doğa pozitif” tanımıyla ilgili bazı tartışmalar da olmadı değil. Oxford biyoloji profesörü EJ Milner-Gulland‘ın geçen yılın sonlarında savunduğu gibi, “Daha şimdiden, herhangi bir yerde ve herhangi bir miktarda biyolojik çeşitliliği artıran herhangi bir eylemin doğa pozitif olarak adlandırılabileceği hissini vermeye başlıyor. Bu eğilime karşı çıkılması gerekiyor.” 

Nihai olarak, pozitif doğa kavramı, biyoçeşitliliğin toparlanmasını ve dayanıklılığını aktif bir şekilde teşvik ederek ekosistem bozulmasını ele almayı amaçlar. Yaklaşım, koruma çabalarının ötesine geçerek ekosistem restorasyonunu, biyolojik çeşitliliğin korunmasını ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını vurgular. 2030 yılına kadar doğa pozitif hedefinin, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SDGs) ve Paris Anlaşması’nda belirtilen iklim hedefleri ile uyumlu bir şekilde entegre edilmesi amaçlanıyor. 

Doğa pozitif bir hedef için üç temel ölçüm vardır

  • 2020’den itibaren sıfır net doğa kaybı 
  • 2030 yılına kadar doğada net-pozitif iyileşme 
  • 2050’ye kadar doğanın tamamen geri kazanılması 

Bu, net sıfır ile aynı kabul düzeyine ve iş değerine ulaşma şansına sahip olmak için hepimizin hizalanması gereken bir hedef. WEF‘in Doğanın ve İş Dünyasının Geleceği raporu, doğaya olumlu bir geleceğin “tahmini 10 trilyon dolarlık iş fırsatlarının kilidini açabileceğini” tahmin ediyor. 

Ancak bu kavram şu anda iki önemli özelliği kaçırıyor: 

  • Şirketlerin bu tür çözümlere tam olarak ne kadar kaynak ayırmaları gerektiğini belirlemeleri için basit bir yol haritası. 
  • Kamuoyunda büyük aşinalık ve değere sahip bir amacın inşa edilmesi zaman alacaktır. 

Sonuç olarak, işinizi her zamanki gibi yapmaya devam ederken bir taraftan da karbon nötr olduğunu iddia etmek sürdürülebilir değildir. Öte yandan, doğaya fayda sağlayacak projelere büyük sermaye akışının durdurulması da bir felaket olur. Bunun yerine, doğa pozitiflik için halka açık kampanyalara yatırım yapılmalı ve markalar bu yönde sözcülüğü üstlenmeli. Bu sayede, aslında doğa için doğru olanı yaparken, bir yandan da denkleştirme ile ilgili başlangıçta değerli olan kurtarılmış olacaktır.  

Haberi Paylaşın

Share on linkedin
LinkedIn
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp
Share on facebook
Facebook

Sürdürülebilirlik Raporları SDG Map Turkey'de!

SDG Map Turkey E-Bülten